arrow_back Makaleler

Resesyon Nedir?

Bir ekonominin belirli bir dönem boyunca sürekli olarak küçülmesi ve genel ekonomik aktivitenin azalması durumuna resesyon adı verilir. Genellikle iki çeyrek dönem üst üste GSYİH'nın düşmesiyle tanımlanan resesyon hem iş dünyaları hem tüketiciler üzerinde derin etkiler bırakabilir. İşsizlik oranlarının artması, harcamaların azalması ve işletmelerin gelirlerindeki düşüş gibi ekonomik baskılar toplumun her kesimini etkileyebilir. Siz de resesyonun nedenlerini, belirtilerini ve ekonomiler üzerindeki uzun vadeli etkilerini merak ediyorsanız, içeriği okumaya devam edebilirsiniz.

Resesyonun Nedenleri Nelerdir?

Resesyonun nedenleri karmaşık ve çeşitlidir. Çünkü birden fazla ekonomik faktörün bir araya gelmesiyle tetiklenir. İlk olarak yüksek faiz oranları ekonomik aktiviteler üzerinde büyük etkiye sahip olabilir. Merkez bankaları, enflasyonu kontrol altında tutmak amacıyla faiz oranlarını artırabilir. Fakat faiz oranlarının yükselmesi, hem tüketicilerin hem işletmelerin kredi kullanmalarını zorlaştırır. Bu da yeni yatırımların azalmasına ve tüketici harcamalarının düşmesine neden olabilir. Başka bir deyişle, ekonomik büyüme yavaşlar ve resesyona yol açabilir.

İkinci bir neden olarak piyasalardaki aşırı spekülasyon ve varlık balonlarının patlaması görsterilebilir. Örneğin, 2008 Küresel Finans Krizi öncesinde ABD'de gayrimenkul fiyatları hızla artmış ve bu durum bir konut balonu oluşturmuştu. Balonun patlaması, geniş çapta finansal istikrarsızlığa ve sonuçta da küresel bir resesyona yol açmıştı. Benzer şekilde teknoloji hisselerindeki aşırı değerlenmeler, dot-com balonunun 2000'lerin başında patlamasıyla sonuçlanmıştı. Görüldüğü gibi bu tür pazar düzeltmeleri, geniş çaplı ekonomik çalkantılara neden olabilir.

Üçüncü bir faktör ise küresel ekonomik bağlantılar ve ticaret savaşlarıdır. Ülkeler arasındaki ticaretin düşmesi, özellikle ihracata bağımlı ekonomiler için ciddi problemlere yol açabilir. Örneğin, iki büyük ekonomi arasında var olan ticaret savaşları, global tedarik zincirlerini bozabilir ve dünya genelinde ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir. Öte yandan büyük ekonomilerden birinde meydana gelen resesyon diğer ülkeleri de etkileyebilir. Çünkü küresel pazarlar birbiriyle iç içe geçmiş durumdadır. Bu durum yerel bir ekonomik sorunun hızla global bir krize dönüşmesine neden olabilir.

Resesyonda Olup Olmadığımızı Nasıl Anlarız?

Resesyonun varlığını belirlemek için ekonomistler ile politika yapıcılar birkaç göstergeyi dikkate alır. Bunlar arasında en önemlileri gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) büyümesi, istihdam oranları, perakende satışlar, sanayi üretimi ve gelir düzeyleri sayılabilir. Genel bir kural olarak iki çeyrek dönem boyunca GSYİH'da sürekli düşüş resesyonun klasik bir göstergesidir. Bunun yanı sıra işsizlik oranlarının hızla artması, perakende satışlardaki azalma, sanayi üretiminin düşmesi gibi faktörler de ekonomik daralmanın güçlü işaretleridir.

Diğer önemli göstergeler arasında tüketici güven endeksi ile iş dünyası güven endeksleri yer alır. Adı geçen endeksler hem tüketicilerin hem işletmelerin ekonomiye olan güvenlerini ölçerek genel ekonomik eğilimler hakkında fikir verir. Tüketici güveninin düşmesi, insanların daha az harcama yapmaya başladığının ve tasarruf eğiliminde olduklarının bir göstergesi olabilir. Bu da ekonomik aktivitelerin azalmasına yol açar. İş dünyası güven endeksi düşük olduğunda şirketler yatırım yapmaktan kaçınabilir. Böylece iş gücü piyasası ile genel ekonomik büyüme olumsuz etkilenebilir. Tüm bu göstergelerin toplamı da ekonomideki genel durum hakkında daha net bir resim çizerek resesyonun başlangıcını işaret edebilir.

Ülke Ekonomileri Neden Resesyona Girer?

Ülke ekonomileri çeşitli nedenlerden dolayı resesyona girebilir. Bu nedenler arasında makroekonomik politika hataları önemli yer tutar. Örneğin, hükümetin ya da merkez bankasının ekonomiyi aşırı ısıtmadan soğutma çabaları dengesizliklere yol açabilir. Aşırı sıkı para politikası olarak bilinen faiz oranlarını çok yüksek tutma ya da çok hızlı artırma, ekonomik büyümeyi önemli ölçüde yavaşlatabilir. Benzer şekilde kemer sıkma politikaları olarak bilinen mali politikada aşırı tasarruf tedbirleri veya vergi artışları da tüketici harcamaları ile iş yatırımlarını baskılayarak ekonomiyi resesyona sürükleyebilir.

Diğer bir neden ise teknolojik değişimler ile bunların ekonomik yapı üzerindeki etkileridir. Yeni teknolojilerin ortaya çıkışı bazı endüstrilerin eski teknolojilerini kullanarak iş yapan firmalar için zorluklar oluşturabilir. Çünkü işgücü piyasası değişen teknolojiye uyum sağlayamayabilir. Diğer yandan teknolojik ilerleme bazı sektörlerde işleri otomatikleştirerek insan emeğinin azalmasına yol açabilir. Bu durum toplu işsizlik ve gelir kaybı gibi sorunlara yol açarak ekonomik aktivitelerin genel olarak azalmasına, sonuçta da resesyona neden olabilir.

Diğer bir önemli resesyon nedeni ise dış ticaretteki dengesizliklerdir. Ülkelerin ihracat ve ithalat seviyeleri arasında büyük farklılıklar oluştuğunda ödemeler dengesi sorunlarına ve sonuç olarak da ekonomik istikrarsızlığa yol açabilir. Özellikle ihracata dayalı ekonomiler için global talepte yaşanan düşüşler doğrudan ekonomik daralmalara sebep olabilir. Örneğin, büyük ticaret ortaklarının ekonomik yavaşlaması, ihracat hacminin azalmasına ve dolayısıyla üretimde düşüşe neden olur. Bu durum işsizliğin artmasına ve tüketici güveninin azalmasına yol açarak iç piyasadaki ekonomik aktiviteleri daha da olumsuz etkileyerek ülkeyi resesyona sürükleyebilir. Bu tür dışa bağımlı ekonomik şoklar, özellikle küresel finansal krizler sırasında sıkça gözlemlenir. Tüm bu sorunlar da geniş çaplı ekonomik sonuçlar doğurabilir.

Resesyon Döneminde Nasıl Yatırımlar Yapmalı?

Resesyon dönemlerinde yatırım yapmak fırsatların yanı sıra riskleri de beraberinde getirir. Akıllıca yapılan yatırımlar bu dönemlerde bile değer kazanabilirken ekonomi toparlandığında önemli getiriler sağlayabilir. Resesyon döneminde nasıl yatırımlar yapılması gerektiğine dair bazı öneriler şu şekilde özetlenebilir.

  • Piyasa düşerken genellikle en az etkilenen veya hızlıca toparlanabilen "savunmacı" sektörlere yatırım yapmak akıllıca olabilir. Bu sektörler arasında sağlık hizmetleri, temel tüketim malları ve kamu hizmetleri gibi insanların ihtiyaç duyduğu temel hizmetler bulunur. Ekonomik durgunluk sırasında dahi genellikle kararlı performans gösteren bu sektörler genelinde tüketiciler temel ürün ve hizmetlere olan taleplerini azaltmazlar.

  • Yüksek kaliteli devlet tahvilleri gibi daha düşük riskli yatırımlar da resesyon sırasında cazip olabilir. Bu tür yatırımlar daha az volatilite sunarak yatırımcılara ekonomik belirsizlikler sırasında ek gelir kaynağı sağlayabilir. Diğer yandan devlet tahvilleri genellikle "güvenli liman" olarak kabul edilir. Bu nedenle piyasa koşulları kötüleştiğinde yatırımcılar söz konusu varlıklara yönelebilir.

  • Maliyeti düşük, geniş tabanlı endeks fonları veya borsa yatırım fonları (ETF) gibi pasif yatırım araçlarına yatırım yapmak da resesyon döneminde mantıklı olabilir. Bu tür fonlar bir endeksi takip ederek çeşitlendirilmiş portföy sundukları için yönetim ücretleri düşüktür. Resesyon sırasında piyasa düşüşlerinden faydalanmak için düzenli olarak bu tür fonlara yatırım yapmak uzun vadede olumlu sonuçlar doğurabilir.

  • Resesyon dönemlerinde piyasada aşırı düşüşler olduğunda değerli görünen fakat mali yapısı sağlam şirketlerin hisselerine yatırım yapmak önemli fırsatlar sunabilir. Bu şirketlerin hisseleri piyasa toparlandıkça önemli getiriler sağlayabilir. Bununla birlikte bu tür yatırımlar yaparken çok dikkatli olunmalı ve şirketin finansal sağlamlığı, borç seviyeleri ve gelir istikrarı gibi faktörler dikkatlice analiz edilmelidir.

  • Resesyon dönemlerinde likiditeyi korumak da önemlidir. Nakit veya nakde dönüştürülebilen varlıklar, ani piyasa hareketlerine karşı koruma sağlayabilir ve yatırımcılara gerekli olduğunda yatırım fırsatlarını değerlendirme esnekliği sunar. Ayrıca piyasaların dibe vurduğu dönemlerde nakit, değerli yatırım fırsatlarından yararlanmak için de kritik bir araç olarak kullanılabilir.

Makroekonomik politika hataları, teknolojik değişimler ve dış ticaret dengesizlikleri gibi nedenler ekonomilerin dengesini bozarak resesyona yol açabilir. Bu nedenle ekonomik istikrarı korumak ve olası resesyonları önlemek için dengeli politikalar uygulamak ve sürekli denetim mekanizması kurmak oldukça önemlidir.

Yasal Uyarı Notu: Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Bu bilgiler ve görüşler önceden haber vermeksizin değiştirilebilir. İntegral Yatırım Menkul Değerler A.Ş. bilgilerin ve ifade edilen görüşlerin doğru, eksiksiz ve güncelleştirilmiş olduğuna dair (açıkça ifade edilmiş veya ima edilmiş) hiçbir beyan ve taahhütte bulunmaz. İçerik kesinlikle mali, hukuki, vergi veya diğer konularda bir tavsiye niteliği taşımadığı gibi, tamamen içeriğe dayalı olarak yatırım yapılmamalı veya karar alınmamalıdır. Herhangi bir yatırım konulu karar almadan önce bir uzmandan görüş alınmalıdır. Sorumluluğun Sınırlandırılması: İntegral Yatırım Menkul Değerler A.Ş. herhangi bir sınırlandırma olmaksızın, dolaylı, direkt veya bir fiilin sonucu olarak ortaya çıkan zararlar da dâhil olmak üzere her türlü kayıp ve hasarla ilgili sorumluluk kabul etmez.


Para piyasalarında işlem yapın ya da ücretsiz denemeye hemen başlayın!